Alle Bøger

Koca Ali, uzun boylu, iri penceli, kalin pazili, genis omuzluydu. Tipki bir pehlivan gibiydi. Dar bir kapisindan baska aydinlik girecek hicbir yeri olmayan dukkaninda, tek basina, gece gunduz kivilcimlar sacarak calisirdi. O, bir demirci ustasiydi. Yeniceriler bile sadece onun damgasini tasiyan kamalari, buyuk kiliclari tercih ederlerdi. Kimseyle iliskisi olmayan, nereden geldigi bilinmeyen esrarengiz biriydi. Bir gun sehirde hirsizlik olur. Bununla alakali ipuclari, Koca Ali’nin dukkanindan cikar. Koca Ali, kendini savunamaz ve suclu kabul edilir. Ve diyeti geregi kolunun kesilmesine karar verilir.

Aynı kitapta ” BUYUCU, BASINI VERMEYEN SEHIT, KAC YERINDEN” adli oykulerde yer almaktadir

Tam bir “Dogu” hayrani olan bir Fransizin Turkleri tanimaya calismasi anlatilir. Cerkez bir aileye konuk olan Fransiz, Turk kulturunun tum guzelliklerine fazlasiyla hayran kalarak sasirir. Ama onu asil sasirtan sey, sabah uyandiginda, hafif acik kapisi olan bir odayi kesfetmesiyle daha da artar…

“Bir opucuk gibi alnimi oksayan nazik parmaklariyla saclarimi tarayarak: Haydi Omer’cigim kalk, demisti. Kalk haydi yavrucugum.”

Bu Oyku, Omer Seyfettin’in ilk defa kildigi, sabah namazi anisini anlatir. Soguk bir kis gecesi, bagdas kurmus bir zenciye benzeyen sobanin sicakliginda, annesi ve hizmetcileri Pervin’in de yardimiyla  ilk namazini kilmistir. Belki de ilk duasini yaparak gecenin en bereketli ve en huzurlu zamanini yasamisti.

Sultan Bayezid, ata binmekten, silah kullanmaktan hoslanmadigi icin, daha cok sakin bir hayati tercih ederdi. Vezirleri ise onun huzuru icin ellerinden geleni yapmalarina ragmen yine de basarili olamiyorlardi. Cünkü Sah Ismail, Anadolu topraklarinin bir kisminda saltanat kurmustu. Gectigi yerleri kan, ates, zulüm icinde birakiyordu. Sultan Bayezid bu duruma seyirci kalamadi ve divani toplatti. Bu zalim saha bir elci göndermeye karar verdiler. Ama böyle cesur, mert, kendisine ve temsil ettigi devletine karsi hakaret ve saldirilara gögüs gerecek bir elci bulunabilir miydi?

Ayni kitapta ‘FERMAN, VIRE, HÜRRIYET GECELERI, KERAMET’ adli öyküler de yer almaktadir.

Öykü, Selanikteki Italyan Mason Locasina mensup bir Türk’ün Batililarla ilgili olan yargilariyla basliyor. Aslinda Kenan Bey, Selanike ilk gittigi günlerde Türklügü ve Türk adetlerini pek de benimsemedigi icin bir Batili gibi yasamaya calisir. Bir gün Türkleri hic de kabullenemeyen Italyan bir bayanla evlenir. Bu evlilikten Primo adli cocuklari dünyaya gelir. Ailede gelisen Türk antipatisi ve kücük Primonun gelecegi ile kaygilar, Kenan Beyin Türklügünün uyanisina sebep olur.